16 Şubat 2011 Çarşamba

BURSA'DA ÜÇ CİNAYET

Burnuna eski zamanlardan kalma sabun kokusu geldi. Tombul memelerini camdan sarkıtan teyzelerin duvarlara sinmiş sabun kokusu. Etrafı parmaklıklarla sarılı sitelerin olmadığı mahallelerde gezmeyi severdi. Eskilerde yaşamış ruhların esintileri çarpıyordu yüzüne. Karşılıklı ve düzenli iki katlı Rum evlerinin bulunduğu bu yaşlı sokakta, camdan cama konuşulmuşların yankıları çınlıyordu kulaklarında. Tarihin bilinen en eski cinayeti demek bu şehirde işlenmişti. 8500 yıl önce desem ne ifade eder ki. Çakmak taşından yapılmış bir okla vurulan savaşçının kemiklerini bulmuş arkeologlar, karnı da deşilmiş üstelik 85 asırdır insan aynı insan, sadece cinayet aletleri gelişmiş. Kemiklerin bulunduğu yer dolaştığı kıyıya çok da uzak değildi, acaba o devirlerde Aktopraklık’tan Mudanya’ya gelirler miydi? İnsanların o zamanlar paylaşamayacakları şeyler daha azdı. Cinayetin bir aşk cinayeti olması gerektiğine inandı. Hep duygu arkeologu olduğunu sanırdı. Bu mahalledeki evler bile büyük gelirdi o zamanki insanlara herhalde, oysa şimdi bize küçük geliyor, zaman nasıl da küçültüyordu her şeyi. İhtiyaç duyduğumuz şeyler büyüdükçe aslında küçülen beynimiz değil miydi?

Dolaştığı mahallenin konseptine uygun bir zamana dönüp Tuti’yi hatırladı. Bursa’da işlenmiş diğer bir tarihi cinayetin kurbanı.* 250 yıl önce Şehreküstü’de adı kötüye çıkmış bir kadındır Tuti. O zaman da şimdiki gibi yoksullar kötü işler yapardı. Mahalleli istemezse ordan oraya taşınır, tutunabildikleri kadar yaşarlardı. Tuti bu mahallede yaşamış mıydı acaba diye düşünürken, bir kadının bu mahalleden kovulmuş olma ihtimalini kafasından silip attı. Bir gece cesedi bulunmuş Tuti’nin birkaç mahalle ortasında. Anadolu ahkam defterlerinden anlaşıldığı kadarıyla o zamanlar faillerden çok diyetin peşine düşermiş maktul yakınları. Mutlaka diyeti sağlama almak için cesedi birkaç mahallenin orta yerine bırakılmış. Ah Tuti denize girip arınmak için bile olsa bu mahalleye gelmiş miydi? Bursa’da ikibuçuk asır önce de Aralık sonunda papatyalar açar mıydı? Tuti papatya toplayıp saçlarını sarartır mıydı? Cezasız kalmış katili bir kez olsun pişmanlık duymadı mı diye sorgularken tarihin kuyusunda emilen cevapsız sorularla boğulacakmış gibi oldu. Üstelik kendisinin işlediği cinayeti anımsadı.

Üçüncü cinayeti kendisi işlemişti Bursa’da. Hem de bir gemiyi öldürerek, en uzun gecenin sabahında. En uzun gece demişken 22 Aralık sabahı kendisi için yeni bir yılın başlangıcıydı. Günlerin uzamaya başlaması yeni bir yıl için daha anlamlıydı. O sabah limandaydı, açık denizlere sevdalı bir gemi yanaştı. Attığı demir limanın kıyısını yaralamıştı, dayanamadı can havliyle bir fırtına koparttı gemiyi parçaladı. Ve tarihin sayfalarına geçmeyecek bu cinayetin faili, arkeologlar bulmasın diye geminin parçalarını yaktı. Cinayeti sadece Tuti gördü bir de omurundaki çakmaktaşıyla savaşçı..

* "Osmanlı'da Asayiş, Suç ve Ceza" ,Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder