16 Şubat 2011 Çarşamba

PLATONİK


İÇ KONUŞMALAR/I
“Ruhtan çok, bedeni seven o kaba âşık kötüdür.” Platon.*
Bedeni sevmek kötü değildir, ruhtan daha fazla sevmek kötüdür. Ruh ve beden arasındaki ilişki ilk çağ felsefesinden bu yana insanların sorguladıkları ve fazlasıyla zorlandıkları bir ilişki olmuştur. Bedenin öldüğü ve yok olduğuna tüm duyularıyla muvaffak olan insanoğlu görünmeyen ruhun ölümsüzlüğüyle avunmuştur. Tecrübe edilip aktarılması mümkün olmayan bu ruhun ölümsüzlüğü bilgisi nerdeyse bütün inanışlarda, felsefi düşüncelerde, dinlerde, yaşayış biçimlerinde dışsal yaşamı etkileyecek şekilde somutlaşmıştır. Binlerce yıllık mezar kazılarından çıkan, ölülerin eşyaları ise bu somutlaşmanın uç noktasıdır. Biz de bu konuyu daha fazla derinleştirmeden yine aşk meşk meselelerinden dem vuracağız lakin konuya da felsefi bir boyutla giriş yapmakta fayda gördük.
Aslında bedensiz bir aşk nasıl mümkün değilse bedeni sevmeyen âşık da mümkün değildir. Fakat bu beden aynı zamanda Platon’un dediği gibi ruhun mezarıdır. Yani “soma, sema”. Bedeni ele geçiren âşıklardan hiçbiri efsaneleşmemişken ruh seviciliğinden öteye geçememiş âşıklar birer efsane olmuşlardır. Çünkü beden ruhun mezarı olduğu gibi aşkın da mezarıdır.
Çünkü âşık, karşısındakinin bedenini de (ruhunun maddi dünyaya yansıması da diyebiliriz) kendisi yaratır. Âşık ruh, hayalinde büyüttüğü maşukunun imgelemini, gerçek dünyada, maddede bulamayınca hayal kırıklığı yaşar ve efsaneler böylelikle de artık doğmaz olur. Hele kadınlar, ruhlarının yücelttiği o dağ gibi adam, diz dize gelince birden saksılarındaki minnacık bir tepeye dönüşmez mi? Ya erkekler, onların ruhları bedeni daha çok sevmekle birlikte bedenleştiklerinde Platon’un bahsettiği “kaba ve kötü âşık” tanımının da fevkinde kötülüklere bürünmez mi?
KÖTÜLÜK
İÇ KONUŞMALAR/II
İyilik ya da kötülüğün ilk koşulu bilmektir. Sosyal olgular, ifade buldukları toplumsal anlayışın ölçütlerine, zamana, yere ve de öznel koşullara göre anlam kazanırlar. Örneğin doğu toplumlarında kadınların, erkeklerle göz göze geldiğinde kafalarını eğmeleri “namuslu kadın” anlamı vermekte fakat aynı davranış batı toplumlarında “kaba kadın” anlamına neden olabilmektedir. Bazı ayinlerde şarap içmek ibadetin bir parçası iken, bazı inanışlarda bütün kötülüklerin anası kabul edilebilmektedir. Esasen ben, iyilik, kötülük, günah yaftalamalarının özellikle ilahi anlamlandırılmada tamamen öznelleştirilmesinin daha adil olacağı kanaatindeyim. Örneğin şarap içerek kendisini tanrıya daha yakın hisseden kişi kötü bir şey yaptığını düşünmemekte ve dolayısıyla da kötü bir şey yapmamış olmaktadır. Ama şarap içmenin kötü bir şey olduğunu düşünen bir başkasının şarap içmesi bile bile kötü bir davranış sergilediği anlamına gelmektedir.
Bu yüzden insanlar kötülük yapacakları zaman, bilgi dünyalarında değişiklik yaparak işe başlarlar. Halid Ziya Uşaklıgil’in bir romanında kahramanına söylettiği gibi “önce vicdanlarını rahatlatacak bahaneler bulurlar”. Kendilerini inandırmaya çalıştıkları bu zorlama öznel bilgi bizce kişiyi kötülüğün vebalinden kurtarmaz ki zaten genellikle bir süre sonra “vicdan sızısı” olarak gerçek bilgi su yüzüne çıkar.
Bilgi ile davranış arasındaki irtibatı yaklaşık ikibinbeşyüz yıl önce sorgulayan ve bu yüzden yetmiş yaşında ölüme mahkûm edilen o gururlu filozofa bırakalım sözü; “çünkü siz erkekler, ölümden korkmak, öyle olmadığı halde insanın kendisini bilge yerine koymasından başka bir şey değildir. Çünkü bu insanın hiç bilmediği bir şeyi bildiğine inanması anlamına gelir. Çünkü hiç kimse ölümün insanlar için bir iyiliğin en büyüğü olup olmadığını bilemez, ama gene de kötülüklerin en büyüğü olduğundan kesinlikle eminmişler gibi insanlar ondan korkuyorlar. Ve bu o çokça aşağılanan cehaletten başka nedir ki: yani bilmediği şeyi bildiğini sanmak. ……… zor olan ölümden kaçmak değildir: bundan çok daha zor olanı kötülükten kaçınabilmektir, çünkü o ölümden çok daha hızlı koşar. Ve şimdi yavaşlamış ve yaşlanmışken, daha yavaş olan tehlike bana yetişti; (benden) daha güçlü ve çevik olan davacılarıma ise hızlı olanı, kötülük yetişti.” Sokrates bu ünlü savunmasındaki çıkarımlarının binlerce yıl sonra hiç değer vermediği “para kazanmak” için pazarlama ya da yönetim eğitimlerinde kullanılacağını bilse hiç bu sözleri sarf eder miydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder