6 Eylül 2011 Salı

EVLİLİK



Başlık pek çekici değil, kabul ediyorum. Ama bu sanırım kelimenin kendisinden kaynaklanıyor. Köken olarak “ev” sözcüğünden türetilmiş bu kelime ev sahibi olmayı çağrıştırmaktadır. Bu şekilde esprilere de konu olduğuna çoğumuz tanık olmuşuzdur. Oysa iki insanın hayatlarını birleştirmesi böyle maddiyatı çağrıştıran kökenden türetilmiş bir kelimeyle ifade edilmemeliydi. Mesela “eşlenmek” daha doğru bir ifade olabilirdi. 

Latince söyleyecek olursak her insan “sui generis”tir. Kendine özgülük herkese ayrı bir şekil verir. Evlilik de iki ayrı şeklin “puzzle” (yapboz tam olarak uymadığı için İngilizcesini kullandım) gibi birleşmesiyle yeni bir şeklin oluşmasıdır. İşte zurnanın o garip sesi (zırt) çıkardığı yer burasıdır. Bir oyun olan “puzzle”da resim ya da şekil önce bir bütün olarak yapılır daha sonra parçalara ayrılır. Yani parçaların bir araya gelmesi yeniden bütünlüğü sağlar. Oysa insanlar önce şekil alır sonra bir araya gelip bir resim oluşturmaya çalışırlar. Bu nedenle yüzde yüz birbirine uyan iki şeklin bir araya gelme olasılığını hesaplamaya Einstein beyni gerekir.
Düşünün ki her insanın sivri olduğu, yuvarlak olduğu, köşeli hale gelip sonra ovalleştiği özellikleri vardır. Fantastik filmlerdeki sahneleri anımsayın. Elde garip şekilli bir anahtar gizemli geçitlerden geçilerek bulunan bir kapı üstündeki boşluğa yerleştirilir ve o anda gizli bir kapı açılır. İşte evlilikte de mutluluğun kapısının açılmasının sırrı buradadır kanımızca. Birbirini en azından tamamlamaya yakın şekillerin bir araya gelmesidir. Fantastiktir..  

Mesela bir dikdörtgenle bir tarafı testere ağzı gibi tırtırlı iki şekli bir araya getirseniz zavallı dikdörtgenin yıpranacağı gibi aradaki boşluklardan da her türlü sızıntı yol bulur. Hiçbir insan dümdüz olamayacağına göre de bu basit şekilli örnekten yola çıkarak varın gerisini siz düşünün. Birbirinin boşluğunu, girintisini, çıkıntısını, sivriliğini tamamlayamayan şekiller ancak birbirilerini yıpratır, çizer, törpüler. Evlilik, o zaman ömürden ömür götürmenin adı olur. 

Bahsettiğimiz gibi hiçbir zaman birbirine tam oturmayacak olan bu şekiller arasındaki boşlukları da düşünmek lazım. Gerekli temizliği yapmaz, değerli güzel maddelerle o boşlukları doldurmazsanız zamanla toz, toprak, kir pasla dolu bir birleştiriciye mecbur kalırsınız. Bunlar evlilikte hayatın dayattığı mecburiyetler olarak çıkar karşımıza. Birbirinizi kandıracak renkli, göz boyayıcı oyun hamurları ya da yağmura, çamura, rüzgara yıllar içinde yenilen silikon.. 

Ya da her türlü hava koşullarına, yıllara dayanıklı değerli bir madenle doldurulmuş boşluklar.. O maddenin ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder